9 Nisan 2015 Perşembe

Guguklu Saat Öteli Çok Oldu.



“Ah kavaklar! Acı düştü peşime”
“Ardımdan ıslık çalıyor musun acaba? Tüten yalnızlığının ardından ben ıslık çalmıyorum ağıt yakıyorum. Beni de alsana o yalnızlığına yeniden…”
Tanrı acaba bir şeyi ne kadar çok istediğimizle mi sınıyor bizi? Eğer öyleyse nasıl rasyonel bir tanrıdan, nasıl bir adaletten bahsedebiliriz ki?
Bir cümle okudum beynim acıdı: “Evlenmeye değer kadınlar, bir erkeğin evlenecek kadar güvenemediği kadınlardır.”  Öyle mi sevgilim? Bunu en iyi sen açıklarsın bana. Kadının delilik halleri, sürtüklüğe varacak derecede tutku ve heyecan isteği erkeği dumana çevirir. Oysa hadım olmayan bir erkek kendini ortalama bir kadında tatmin edebilir mi? Kadınların bu Delila hali, özgürlükteki mutluluk arayışı daha doğrusu mutluluğun özgürlüğünü arayışı, sevdiği erkeğin karşısında asla ama asla mümkün değildir, bilesin. 
Kadın sevdiğiyle yaşadığı küçük bir anın özlemine özlem duyuyorsa hiçbir kötülüğü yapmaktan çekinmez; çünkü ona göre bu özlem haklı bir özlemdir ve tekrar var edilmesi gerekir. İşte burada başlar trajedimiz.
Sen budalasın. Ben ki - bir kadın - bir yığıntıyla karşılaşmıştım onarmaya başlamıştım sabırla ki tam da bitirmek üzereydim yıktın baştan sona, sonra başka onaracak çıkar zannettin. Kadınlar acımasızdır sevgili, her kadın aptal ya da budala değilse elbet bir gün bir yığıntıyla karşılaşır ve bunu çok azı tekrar onarabilir. Yineliyorum bir kadın aptal ya da budala değilse, elbet bir gün sağlıklı ve akıllı bir erkekle karşılaşır ve onu bir yığıntı haline çevirebilir ve bunu hepsi başarır. Dikkatli ol ve bir düşün bu söylediklerimi.
Kadın ölüm gibi acı, erkek yaşam gibi eksiktir. 
Buradan sonrasını okumasan da olur, zira sayıklamalar bunlar:
Her şey zırıl zırıl akmakta çevremde, herkes hayâlkırıklığı…
Umut küf kokan şafakta…
Sevda ıskartaya çıkmış otobüs duraklarında…
Geç bunları… Bunları geçeli, guguklu saat öteli çok oldu…

22 Eylül 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder