9 Nisan 2015 Perşembe

Gülmeyen Adam Rengi Gri...



adı güzel olan adamların adı söylenmeli, yazılmalı ve tekrarlanmalı… anlaşılmalı dilinde bıraktığı tadı (her)kimselerce… 
kırılganlığı millet - milli olamayan genç misali - kırılmaz bir taş sanmış söz konusu bensem… gönlün istediğini dil esirgememiş söz konusu yine bensem… el uzansa koparacak tüm dikenli papatyaları, zararlı gül kokularını… da kol kalmamış eli taşıyacak!
“Ben yokluğu bende sanırdım / Meğer ne yokluk çekenler varmış” misali herkes kendi derdini boynuna asıp yalandan delilik yapma kuyruğunda karaborsa derdine düşmüş…
işte bunlara inat yineliyorum: adı güzel olan adamların adı söylenmeli, yazılmalı ve tekrarlanmalı… 
Freud nevrotik bir kişilkte olup tüm buluşlarının sonuçlarından rahatsızlık duysa ve onları yok etmek için tedaviyi kabul etseydi… bu da alışılmamış bağdaştırma ilan edilse benim tarafımdan kabul görmez mi? görmemeli mi? görebilir mi? görse mi? görecek mi? görmedi mi? görür mü peki? - görmeyecek… gerçeklikte olmayan varlığın varlığı nasıl görünür kılınır… dilin esnekliği mümkün kılsa da hayatın fiziği kabul eder mi? canımıza illa ki ot tıkamalı, tıkayacaktır da…
adı güzel olan adamların adı söylenerek temizlenmeli filtresi tıkanmış, bilmezlere sığınan dertsiz dertli alınlar… ya da sulu boyaya başlamak istiyorum tekrardan… suyla dağılan bambaşka bir cisme bürünen renklerin doğayı, kadını, erkeği, atı, silahı tekrardan fırçayla canlandırması bir mucize… desem de mucizelere inanmıyorum… 
korkan bir şövalyenin hassasiyeti ile saldırıyorum sana saldırışın gibi kadere, bu biraz şöyle: fikre sıkışmış ve sallamaktasın beynini… daha ne kadar damlata damlata bitireceksin kocaman dünyanı… kanda dirildik, ben güçlüyüm, sen zayıf… gel kabul edelim ve anlaşma sağlayalım…
iki gece olmadan bir sonraki gecede, saat gecenin bir yarısında, gülhanesiz bir parkta, cevizsiz bir ağaçta…

23 Aralık 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder