9 Nisan 2015 Perşembe

Günahlamaca


Neden yazıyorum biliyor musun? - yaşamı yeniden kurma isteğimden ötürü. Acılarımdan arınmak için. Ama acılarımdan günahsız arınamıyorum. Bu da canımı en çok acıtan şey…
Bugün acemilikte kıydırdığımız halleri düşündüm… Halsizliğin gölgesinde ve o an anımsadım yalnız bir insan gördüğünde dikkatini neden cezbettiğini… Sana benzemesinden ötürü değildi gözlerinde süzülüşü. İçinin acımasındandı biraz… 
Bu gece zamanı dikine bölüyorum, yatay ilerlemek mümkün olmuyor.
Rüyalarda konuşur oldun artık en çok… Taştan bir binanın basamaklarında günah çıkaramazsın ya da sanal siyah bir yaprakta satırlarınla af dileyemez, ah edemezsin…
Senle hiçbir şeyi bölüşmedik. Senle iki sevgilinin öpüşüp koklaşmasının ötesinde sessizliği, sessizlikte her şeyi, yani kelamları bölüştük. Üleşme değildi, okşarcasına paylaşmaktı bu. 
Yaprak rüzgara nasıl karşı koyar bilir misin? Sapı sayesinde. Bulutlar ve yapraklar rüzgarın yegane aynasıyken sen korkularının bile kabı değilsin… Yazan mı yaşayan mı? Kendini inkar eden ruhta barınamaz, sevgiye sığınamaz, sadakatte kalamaz… 
Hiçleştin…
Kitaplaşman satırlara boyun eğmene sebep, insanlığa mağlubiyetinin ışıklı tabelası…
İçime soramam, eskiyi yeniye kıydıramam.. 
Annesinin eteklerini çekiştire çekiştire korkulardan kaçmak çocuklara hastır. Çocukluğun yamaklığından ayrılma, ellerini çamura daldırma vaktidir…
Korku hissedildiği an çoktan içe işlemiştir. Bunu öğrenmiş olman gerek ki kabuğuna çekildikçe çekilişin hayatın kurası olmasa gerek…
Uykusuza masallar tadında bu satırlar… Farkındayım ama orman derinliklerinde yaptığımız bir yürüyüşte de sana söylediğim gibi rüyalarda uyuyan, sana hayatı anlatamam. Rüyalarda ölüm yok ki sen inadına ölmek isterken.
Sana sözcüklerle başlanır belki ama sen en çok şiirlerle okunursun. Korkmak mümkün olmuyor ama korkulması gereken de odur aslında.. 
Şimdi de gördüm de’ler da’lar bağlayamıyor artık… 
Halden ben anlarım ama halsizliğinden, dilsizliğinden satırlar…
Zihin ve yürek ayrıksı artık…
Ünlem, soru işaretinin yanında yer almıyor. Mavi turunculukta nefes veriyor… Gri solgun… Siyah, beyaz oldu heyhat…
Sonları sevmezken sonlaştık, nokta kaderimizi yüklenmekte…
Üç nokta dağlarda…
Önce fikir düştü sorulara. Ben koydum koynuma en soğuk suları… Yudumlamak göğüslerimde… Dil, kurudu; eller çatladı…
Yapraklar rüzgarda, öz gürlükte hürlemekte… Özlem artık sadece kelamlarda. Saçların artık sadece parmaklarda…

Ve ben artık kızamıyorum kendime…

17 Mart 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder