9 Nisan 2015 Perşembe

Günaymadın!


kediyle uyandım bu sabah, sebebi belli aslında yeni bir projeye hazırlık…
mırıl mırıl fısıldadı kulağıma izmarit tadındaki kedi “ kapıyı aç bezirganbaşı, ben geldim” belki bu cümle olur her şeyin başlangıcı.
kurgu tamam, kaldı geriye yazmak… ne kolay sanki değil mi “sadece yazmak” hâlbuki en zor olanı… bazen bir şeyler yaşarsın içlerinde bir yerlerde adlandıramazsın, konduramazsın ve sadece yaşarsın… yazmak da benzeri olabiliyor bazen anlatmak istediklerinin küçücük bir zerresi olabiliyor kelimelerle şekillendirdiklerin…
neyse devam edelim, yataktan çok zor kalktım diyebilirim bu sabah, yorgundum, sabah altıya gelirken yumulmuş gözler işe gitmek için dokuzda açılmaya zorlanınca karışmış bir kulaklığın sinir harbine dönüşebiliyor tabiki. ama yine de erken kalkabiliyorum ben, kalkabiliyorum da seni uyandırmamak koyuyor adama. uykulu sesini, uykuda mırıldanışını özledim mesela bu sabah. uzun zamandır ötelediğim, ötekileştirdiğim bir duyguydu aslında…
“canım hadi uyan, canımmm”
“tamam, canım, beş dakika sonra uyanmış olacağım.”
beni özlediğini biliyorum. sabahları feda, geceyi armağan edişimizi özlediğini biliyorum. nereden biliyorsun deme kadınlar hisseder bilirsin. eee Mabut böyle yaratmış. 
dirayetti sonra hissettiklerim. sağıma dönsem bir aramaya bakardı her şey… ne de kolay ne kadar da zor… gitmişsin dün sessiz sedasız buradan…önce rahatladım, sonra merak ettim, sonra özledim. bunların hepsi bir günün içindeki beş dakikada gerçekleşti… ve özlemde kalakaldı… keşke umursamayış olsaydı son basamak… ama nerde her istenilen gerçekleşseydi, bu sabah kollarında olurdum misal.
başlamadan bitti gün… gün ayılmadı, bayıldı canım.
kapıları aç, ben geldim bezirganbaşı…(kedidir o kedi)

10 Ağustos 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder