9 Nisan 2015 Perşembe

Küf Kokusu


En çok bacaklarım çekemiyor uykusuzluğu…
Şimdi karşımda en bedbaht halin - ki bu herkesin gördüğü tablodur - bense aslında en sevdiğim ve en dokunan halsizliğini görürüm.
Bugün dua ederken, kalabalıktan yer bulamayıp çimlere atılmış ahvalimle, bir hıçkırıktır tuttu. Sonradan fark ettim hıçkıranın dilim olmadığını.
Bugün bir çatlak daha oluşturduk nihayetinde.

Hava aydınlandı bak, ben de uyuyamıyorum neticede.
Sabahın ilk serinliği çarpsın diye açtım 4'te kapattığım penceremi. Yaktım bir sigara, kulağımda ezberlediğin nağmeler.

Bittik ulan bittik!
Uykusuz şimdi tüm dünya.
Çöllerimiz buzul, gölgemiz duman…

“Olsun be ben seni böyle de severim” demekte zorlansa da artık dilim, olsun be ben seni böyle de severim.
Başkalarına dağıttığın yaşamaksız gülücüklere hasret kalsam da severim seni.
Bana herkes gibi davranmanı isteyecek kadar çok severim.
Pantolonunun ardına gizlenmiş delik çorabındaki utancın kadar severim seni.
Uykusuzluğunu seven uyku halin kadar nefret etsem de severim.
Parçalasan da yırtsan da severim.

Bak frekans cızırtı çıkarsa da arar bulur, kaçacak kadar küf kokan bir delik arşınlar, oradan sıyrılır yine severim.
Severim ulan severim!
Küf olsan da püf olma (püf noktamız bu nihayetinde)…
Sönme ulan sönme!
Yan inadına, tutuş…

Çok çok n'olacaktır ki gebeririz şunun şurasında.
Ve “olur öyle şeyler (bazen)” der geçeriz.
Öyle demez miyiz can içim?
Allah seni inandırsın “bakarız” da kabulümdür bu kez…


24 ağustos 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder