9 Nisan 2015 Perşembe

saniyeler leylak...



yudum yudum içilen günle başladım bugüne… diyor ki dönüyorum plaklar gibi… ya bozuk saatlerin kaderi ne olacak… işte ben o'yum… günde iki kez doğru vakti yaşatan bozuk saatler… ben bir kez gösterdim doğruluğun işaretini… masal bitti, geçiyor içimdeki garlardan hep…sonra her zaman yaptığım gibi leylak kelimesini tekrarlıyorum durmadan…. leylak, leylak, leylak, leylak leylak leylak lak lak lak lakley, lak lak lak leylak, lak lak lak…. tıpkı tik tak tik tak tik tak gibi… saniyeler leylak…
oturduğum tahta masadan atsam kendimi çimenler sarar beni, dizler çamur, hayat devam… yani olmaz bir bok… anladım ben binlerce kez bu sicimli ipi…
wittgenstein'ın metresi yoldaşım olur, arabayla dolaşırız tüm ırmakları… sahi sen hâlâ kurumadın mı? gördüm yaralarla yaşıyorsun… görenler kendi kendine konuşuyordu geçen caddede diyorlar… o hep konuşurdu, demiyorum… susuyorum… susmak kader oldu biraz… bende… çocuk bahçesinden daha yeni çıkmışken ruhum yine yaralandı bile diyemiyorum… çocuklar hep güler, ağlamaları sahte, gülmeleri gerçektir… benimse her şey sahtelikte varlık edinmiş bir dünya ellerimde…. 
tırnak tiplerim çok acı yemiş gibi yanıyor, toprak parçalarını kapatamıyor koyu renk boyalar… burnumun bir yanında taşıdığım ağaç, dallanmış bu sabah fark ettim…çiçek açan bir ağaç değil benimkisi, bahar bana gelmedi…
çay istiyor canım bu sabah, ben bir sigara nefesleniyorum… “aaaah ah aaaaaah ahhh” diye bağırmak istiyorum, haykırıyorum… ve normalleşiyorum…
anahtarlarını kaybetmiş kilit dolaşıyor ortalarda, sen hâlâ uykuda… kağıtlar beni beklemekte… bu biraz balık değil, balıklama; aşk değil, aşklama; özlem değil, özlemeklik; saymak değil, sayıklamak; demek değil, demeklik; susmak değil, susmaklık… 
dün küçük taş bir kulübede bir fanus içinde yaşayan mavi bir balıkla tanıştım… yakınlardaki bir nehirden az önce kaçmış sığınmış o fanusa… fısıldıyor bana, “canavar uzak nehirlerde…”… yaşıyor mu o? diye şaşırsamda, canavar her daim yaşamaklık olduğunu kanıtlıyor, mavi balığın gözlerinde… 
bacaklarım titriyor tomurcuklu çayın bardak gölgesinde, durdurmak istemiyorum hiç…
bir çay daha içmem, sigara nefesleneyim ben…
özetle bunlar hep gitmeklik, “bir sarhoş balık olsam kırılan kadehlerde” şarkısı çalıyor işte o saniyede… bu yeni bir şarkı piyasalarda… dinle bak seveceksin sende…

4 Mart 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder