17 Haziran 2016 Cuma

Gri - Olmaz

olmaz, olmaz, olmaz.... diye başlayan bir şarkı söyle sen!

hüzne yakışma sen, derim ben şarkının ikinci bölümünde ikinci bir nefeste...

böyle geçerse eğer günlerin uzunluğu aforizmalı bir günün diz kapağı ağrısında sonlanmak şart!

bisiklet hırsızları türemiş sokaklarda. en köhnemiş tekerleri çalarlarmış, sokak kaldırımlarından.

keşkeyle başlayan cümleleri olsa da belki de korkakça sevebilirlermiş yine de...

göremezsin beni sokak lambalarının puslu ışıkları altında artık... verilmesi gereken sözlerimiz olsa da birbirimize görülmesi gereken zamanların hesapsızlığında ölmek gerekirmiş...

korkaklar giremez bu sokak lambalarının altına...

başakları biçen adam kutsalı yıkmış nihayetinde...

derdi inançla değil, kadınların imansızlığıyla...

kadınların pençeleri, kedilerin patilerine gizlenmiş vakitli bir adrese sığındığından beyni çizik çizik... sesler ve kelâmlar yarım...

dur, şarkının ikinci bölümü başladı, nakaratı yaklaşıyor haydi başla olmaz, olmaz, olmaz, olmaz....

sıra bana da gelir elbet...

kendini gül dalına asan kadın, dünya ilmeğinden bileklik yapmış parmaklarına... ilmek sana ait değil, başka adresteki başka bir adamın başka memleketlerine ait...

gitsene... hadi vazgeçmeli vakitlerin dakikalarını yaşa artık...

geçmişin arkandan bir müddet daha sürüklensin boş teneke tıkırtısında... aldırma!

sorma sen yine de ona, ama o her şeyi mor mu severmiş? avazının morluğu çoktan çıktığı için cesaretliyim bu soru karşısında... bakma ben de korkağın kendisiyim.

ince ince doğranmış, herkese de bir parça dağıtmış, sana da düşmemiş diye ne bu feryat...

bazen parça bütün etmez, bazen bütün parçalardan ibaretsiz sadece bütündür.

sen şarkılar söyle, atom elinde parçalansın... göğsün delinip geçilsin... ve yaya geçitlerinin kalın çizgileri silinsin dünya üzerinden... ünlemli sıcakların yaşandığı mekânlarda var olsun tekrardan.

ve nihayetinde...

olmaz, olmaz, olmaz, olmaz....